Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi,Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, Korona Virüsü mücadelesinde Su tüketimi ve Gıda güvenliği konusunda kamuoyunu bilgilendirmek için önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Tecer; “İnanıyorum ki, bu bilinç ve duyarlılıkla bu salgını en az acı ve kayıp ile geride bırakacağız” dedi.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi,Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, konuyla ilgili olarak yaptığı önemli bilgilendirme açıklamasında şu sözlere yer verdi; “Öncelikle tüm dünyanın ve ülkemizin karşı karşıya kaldığı pandeminin ve etkilerinin tümüyle ortadan kalkmasını diliyorum. Hayatlarını kaybedenlere rahmet, halen tedavi altında olanlara acil şifalar diliyorum. Bu mücadelede devlet ve millet olarak bir, beraber, biliçli ve hassas bir tavır içinde olmamız gerekiyor. Millet olarak korona virüsünün neden olduğu salgına karşı hayatın pek çok alanında özenli, sorumlu ve bilinçli davranmak zorundayız. Özellikle 3 temel alanda millet olarak üzerimize düşeni yapmaz isek hem salgından çok daha fazla can ve mal kaybı yaşayabiliriz hem de salgın sonrasında başka problemlerle yüzleşebiliriz. Bu 3 temel alan ise,
Sağlığımızı korumak için tüm dünyada ve ülkemizde özveriyle çalışan sağlık camiasını yürekten alkışlıyoruz. Sağlıkçılarımızın ortaya koyduğu bu fedakar çabanın farkında olup onların tavsiyelerine uymamız sağlımızı korumada etkili olacaktır.
İkinci konu ise, su kaynaklarımızın korunması ve gıda güvenliğidir ki, hayatta kalabilmemiz için bu temel ihtiyaçlarımızın özenle tüketilmesi ve korunması gerekiyor. Bireysel olarak viristün korunmanın en etkin yönteminin ellerimizin dezenfekte edilmesi olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Gün içerisinde her bir temastan sonra birkaç defa ellerimizi 20 saniye su ve sabunla yıkamak virüsten koruyan yapabileceğimiz en temel tedbirlerden biridir. Bu tedbirden vazgeçmeyeceğiz, ancak burada dikkat edilmesi gereken bir noktayı gözlerden kaçırmamamız gerekiyor. Bu günlerde ellerimizi yıkamak için artık yaklaşık 2 kat daha fazla su tüketiyoruz. Bir kişi 20 saniye boyunca ellerini sabunlu su ile yıkadığında ve bu süre içerisinde musluk sürekli açık tutulduğuna yaklaşık 2 litre su tüketiyor. Eğer ellerimizi sabunla ovarak yıkama sırasında musluğu kapatırsak bu tüketilen su miktarı yaklaşık 1 litre kadardır. Çok basit bir hesapla 1 kişi musluğu açık bırakarak günde 5 kez ellerini yıkar ise 5 litre su fazladan tüketmiş olacaktır. Bu hesabı 1 milyon kişi için yaparsak günde 5 milyon litre su fazladan kullanılmış demektir. Hesabı ülke geneline hatta dünya geneline çıkardığımda su kaynaklarımız üzerindeki tehdidin boyutunu da görebiliriz. Bu nedenle, ellerin dezenfeksiyonu için 20 saniye sabunla yıkama üzerine yapılan anonslara, reklamlara ve bilgilendirmelere artık “aç ve kapa” sloganını da eklememiz gerekiyor. Yani musluğu aç, sonra musluğu kapa ellerin sabunlanma süresince suyu boşuna tüketme, dememiz gerekiyor. Artık ellerimizi nasıl yıkayacağımız çok iyi biliyoruz, vakit suyu tasarruflu kullanmayı öğrenme vaktidir.
Kuraklığın yaşandığı şu dönemde, aşırı su tüketimi önümüzdeki günlerde su sıkıntısının yaşanacağı daha çileli bir dönemle bizleri karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle herkesin üzerine düşen bu basit ama hayati tedbire özen göstermesi gerekiyor. Bu salgın pek çok sistemi etkileyebilme potansiyeline sahiptir ve sizler de pek çok alanda tedbirli davranmak zorundayız.
Diğer bir konu ise gıda güvenliğinin sağlanmasıdır. Uzmanlar, ülkemizde mart ve nisan ayları sebze tohumu ve fidesi, pamuk, ayçiçeği, mısır gibi ürünlerin ekim, dikim, gübreleme ve ilaçlama zamanları olduğunu söylüyor. Bir ekim dönemini kaçırmak demek bir yıllık mahsülü kaybetmek demektir. Bu nedenle sanayi üretiminin yanı sıra gıda üretiminin de ilgili kurumlar önderliğinde, çiftçilerimizin de her türlü desteklenerek yönetilmesi gerekmektedir.
Unutmayalım ki, virüs insanı, açlık, kıtlık ve susuzluk insanlığı öldürür. İçinde bulunduğumuz durum, neredeyse tam anlamıyla bir milli mücadele durumudur. Şalı tarihimizde Nene Hatunlarımız “evladım annesiz büyür de vatansız büyümez’ diyerek cepheye koşuyordu. Bu gün ise, büyüklerimizin yetişkinlerin, zorunlu olmayan herkesin evde kalma zamanıdır. Bugün artık, “inci tanesi, göz bebeğimiz çocuklarımızın ve sevdiklerimizin gözü yaşlı kalmasın, hep birlikte evde kalalım” deme zamanıdır.
Peki bölgemizde evde kalmaya zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaya özen gösterdik mi? Büyük oranda evet. Bölgemizde bulunan (Çerkezköy) hava kalitesi istasyonundan aldığımız verileri analiz ettiğimizde iki sonuç karşımıza çıkıyor. Özellikle trafikten kaynaklandığını bildiğimiz hava kirletici olan azot oksitler (NOx) mart 2020 ayı boyunca azalma trendi göstermiştir. Tedbirlerin başladığı 12 mart 2020 tarihine kadar ortalama 96,38 mikrogram/m3 olan konsatrsayon 13-29 mart tarihleri arasında 43,34 mikrogram/m3 seviyesine kadar düşmüştür. Ancak, 20-22 mart Cuma, cumartesi ve tarihlerinde ne yazıkki bu değer 100,63 mikrogram/m3 seviyesine çıkmıştır. Bu durum, hafta sonu insanımızın araçlarıyla dışarı çıktıklarını ve ‘evde kalma’ konusuna özen göstermediğine işaret ediyor. Fakat bu durumun bir sonraki hafta sonunda devam etmediğini sevinerek görüyoruz. 29-29 mart cumartesi ve
Pazar günleri NOxkonsatrasyonları 31,99 mikrogram/m3 seviyesine gerilemiştir.
İnanıyorum ki, bu bilinç ve duyarlılıkla bu salgını en az acı ve kayıp ile geride bırakacağız. Devlet ve millet olarak bu zor günlerin üstesinden hayatın pek çok alanında yeni bir tavır alarak, yeni bir yaşam tarzı benimseyerek, su, gıda gibi doğal kaynaklarımız da koruyarak geride bırakacağız” dedi.
Haber: Abdurrahim Yıldırım