Büyük Birlik Partisi Tekirdağ İl Başkanı İsmail
Ceylan, 2009 Yılında Helikopter kazasında hayatını kaybeden Merhum Genel Başkan
Muhsin Yazıcıoğlu dosyasının karara bağlanmasına ve kararda olayın kaza olarak
belirtilmesine sert sözlerle tepki gösterdi. Ceylan konuyu tamamen Türk
Milletinin yüce vicdanına bıraktıklarını ifade etti.
Büyük Birlik Partisi Tekirdağ İl Başkanı İsmail
Ceylan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer vererek, Mahkemenin verdiği karara
sert sözlerle tepki gösterdi. Ceylan açıklamasında; “Aziz Milletimiz. Maalesef
terör hadiselerinin yaşandığı bu günlerde, Büyük Birlik Camiası olarak bizim
acımız dün itibariyle ikiye katlanmış durumdadır. Malumunuz, 25 Mart 2009’da,
Çağlayancerit’ten Kayseri Erkilet’e oradan Yozgat Yer köyüne giderken, Göksun
Kızılöz Köyü ile Şahin Kayası Sisne Obası arasındaki Keş dağları
KarayakupTepesi’nde bindikleri helikopterin kırıma uğratılması sonucu Muhsin
Başkanımız ve arkadaşlarımız şehit olmuşlardı.
Dün itibariyle; dâhili ve harici imkânsızlıklara ve yalnız bırakılmamıza rağmen
şehitlerimizin aileleri ve camiamızla yürüttüğümüz hukuki süreçle alakalı karar
maalesef takipsizlikle neticelendirilmiştir. Ne hazin bir fırsatçılıktır ki. Ne
kadar manidardır ki… Bu takipsizlik kararı; elim bir terör olayının şokunun
yaşandığı ve bu bahaneyle ulusal medyaya sansür ve sınırlamaların getirildiği,
internetin yavaşlatılmasıyla özgür sosyal medyanın devre dışı bırakılmaya
çalışıldığı bir günde onca hengâmenin yaşandığı bir zaman dilimi içerisinde
kamuoyuyla paylaşıldı!
Değerli Basın Mensupları, Hatırlarsınız, Bu elim olay ta en başından yani
vukuundan itibaren sert hava şartları ve pilotaj hatası kaynaklı basit bir
havacılık kazası gibi kamuoyuna takdim edilmişti… Hatta bu istikamette daha
sonra uyduruk olduğunu ispatladığımız kaza kırım raporları hazırlanmıştı… Tıpkı
şimdi verilen takipsizlik kararındaki hükmün gerekçesinde olduğu gibi. Lakin
ilerleyen zamanlarda Büyük Birlik Partisi ve şehit liderimizin ve şehit olan
kardeşlerimizin aileleri ile onca imkânsızlık ve engellere rağmen bu elim olayı
idari ve adli tüm ilgili ‘resmi’ kurumlarla muhatap etmeyi başardık. Bu
gayretler neticesinde, tesadüflere bağlanamayacak derecede olağan üstü birçok
olumsuzluklar ve ‘derin kuşku’ oluşturan bilgiler peyderpey dava dosyasına
sokularak ‘dillendirilmeye’ başlandı.
Kamuoyunun da hayret ve kuşkuyla takip ettiği bu
süreç içerisindeki; kusur, ihmal ve kasıtlar peş peşe ortaya çıkarılmaya
başlandı. Helikopterin ne şekilde kırıma uğradığı, sonrasında oluşturulan bilgi
kirlilikleri, müthiş teknolojik imkânlara rağmen enkaza ulaşılamaması(!), rezil
bir şekilde yürütülen arama kurtarma safhasının aslında ‘örgütlü’ bir “AramaMA-
KurtarmaMA” süreci olduğu, ulaşılamayan olay yerine aslında olayın hemen
akabinde ulaşıldığı gibi nice gerçek; istihbari, inzibati, teknik bilgiler
ışığında yüzlerce bilgi ve delille birlikte dava dosyasına girdi.
Öyle ki; Cumhuriyet tarihinin fail-i meçhuller mezarlığına gömülmüş ‘siyasi
suikastlar’ başlığı altında değerlendirilen diğer vakalar içinde, sahip olduğu
bilgi ve belge açısından vuzuha kavuşmaya en müsait dosya olan “Muhsin
Yazıcıoğlu Dosyası” ile alakalı çok önemli noktalara ulaşıldı.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu!
Muhsin Yazıcıoğlu Dava Dosyası bu hacme ve boyuta
eriştikten sonra, başta siyasi iktidar olmak üzere, sorumlu tüm resmi kurumlar,
bu davaya olan “ilgi” ve “hassasiyetlerini” kaybetmeye başladılar! Dava
sürecindeki ihmal kusur ve kasıtların üstlerine başlarına bulaşmaya
başlamasından aşırı rahatsız olan bir kesim siyasi ve bürokratik bir kapasite,
dosyanın biran önce kapatılmasıyla ilgili gayretlerde bulunmaya başlandı. Dava
sürecine, davaya takip eden yürüten kişilere müdahaleler
iyice arttı. Dava süreci sulandırılmaya ve bir takım iç kavgalara, çatışmalara,
tezgahlara, tertiplere malzeme yapılmaya çalışıldı. Şu anda bu müdahaleler
konusunda fazla detaya girmeyeceğiz. Fakat çok yakın zamanda daha tafsilatlı
bir şekilde bu dava sürecinin akamete uğraması adına yapılan siyasi ve idari
müdahaleleri failleriyle birlikte tafsilatlı bir şekilde kamuoyuyla
paylaşacağız. Değerli Basın
Mensupları, Kanaatimizce
Netice itibariyle Muhsin Yazıcıoğlu ve
arkadaşlarının şehadetiyle sonuçlanan olayın suikast ve sabotaj olduğu yönündeki
‘kuvvetli şüpheler’in üzeri karartılarak ve ‘şüpheliler’ Aklanarak dava dosyası
hakkında takipsizlik kararı verildi. 2014
yılında da bu dava dosyasına ‘takipsizlik’ kararı verilmişti. Lakin biz bu
duruma itiraz etmiş, o dönemde itiraza bakan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanlığına müracaat etmiştik. Bu mahkeme verilen takipsizliği usul ve yasaya
aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırmış davanın devamına hükmetmişti. Yine 15
günlük yasal sürecin sonunda Kahramanmaraş Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine
itirazımızı yapacağız. Ve inanıyoruz ki yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir. Biz
inanıyoruz ki hala bu ülkede vicdanı ile karar verecek hakimler vardır. Değerli
Basın Mensupları, Her türlü kirliliğin her türlü gayri meşruluğu tolere etmek
atmak adına İdari ve hukuki açıdan ‘hesap verebilirliği’ yani ‘denetimi’ devre
dışa bırakan iktidar Partisi; gelinen şamada hukuk devletinin ön şartlarından
biri olan ‘hukuk güvenliği’ ilkesi ile ‘bireylerin hukukî güvenliği’ ilkesine
ağrı hasarlar vermiştir. Hukuk
kaidelerinde sık sık değişiklikler yapılarak hukukî istikrarı yok eden kurallar
koyarak ve en nihayetinde hukuka gayri ahlaki ve vicdani şekilde müdahale
ederek; ‘Demokratik Hukuk Devleti’, ‘Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ ve ‘Yargı
Bağımsızlığı’nın zedelenmesine yol açmışlardır. İşte
bu dava siyasallaşan ve milletimizin geneline yakınının güvenini kaybettiği
hukuk mekanizmasının kurbanı olmuştur.
Değerli vatandaşlarımız!
Bugün suyun başını tutanların, ‘eden bulur’ ilkesi
mucibince bize yaşattıklarını yarın bir gün, bir bir yaşamaya başlayacağından
kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü biz biliyoruz ki, “Allah’ın; iktidarları,
servetleri, güç ve otoriteyi bir sınav aracı olarak, insanlar kurumlar ve
ülkeler arasında evirip çevirir” ilahi ilkesi şaşmaz bir şekilde işliyor. Şu
anda mevcut iktidar sahipleri her şeyi ilelebet elinde tutacaklarını sanıyorlar.
Çokluklarıyla övünüyorlar. Her ne hikmetse her şeyi Allah için yaptıklarını
iddia ediyorlar ama her daim Allah’ı devre dışı bırakıyorlar. Şundan
herkes emin olsun ki; ‘Adaleti’ dahi “kol kırılır yen içerisinde kalır”
maslahatlarına göre dizayn edenler, kaçınılmaz bir şekilde vakti gelince
‘adaletin ve hukukun bir gün herkese lazım olacağı’ gerçeğiyle mutlaka
yüzleşeceklerdir.
Ama mutlak yargı günü olan Ahiretteki yüzleşme; hele
hele Şehit Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarıyla olan yüzleşme çok çetin
olacaktır. Birileri eğer bu dosya aziz milletimizi maşeri vicdanında açıktır. Bu
dosyayı kapatacak olanlar şunu unutmasın: Muhsin Yazıcıoğlu’nun gölgesi uzun
süre bu topraklarda dolaşacaktır! Fırtına öncesi sessizlik yaşanıyor bu gün!
Zamanı gelince bu sürecin adil bir şekilde yürütüleceğinden ve üzeri örtülmeye
çalışılan gerçekler ile adalet arasında tüm engellerin ortadan kaldırılacağından
kimsenin kuşkusu olmasın!
Siz çeşitli Saiklerle takipsizlik kararı verebilirsiniz. Ama toplum vicdanında
takip kararı devam etmektedir. Bizler siz hangi kararı alırsanız alın onun
fikirlerini, düşüncesini, siyasi hareketini yaşatmaya devam edeceğiz. Onun
ideallerine uygun nesiller yetiştirmeye devam edeceğiz. Dosyaya takipsizlik
kararı veren savcı beye bir sorumuz bir de tavsiyemiz olacak.
Soru : Kovuşturmaya gerek olmadığına dair kararın sonuç bölümünde (67. Sayfa)
“Hava aracına Çağlayancerit kalkışında uçuş planı dışında son anda binen yolcu
hava aracı kalkış ağırlığını (MTOW) etkilemesi ve uçuş dokümanına göre limit
dışı olmasına sebep olması (yani helikopterin bu sebeple düştüğü iddiası) doğru
ise biz bu iddianameyi kabul edeceğiz. Yanlışsa kendisi iddianamesini geri
çekecek mi? Bu kesinlikle doğru değildir. Olmayan bir gerekçeyi hangi saikle
buraya yazmıştır. Ya da yazılmışı mı imzalamıştır?
Tavsiye: Bayramda memleketine gittiğinde ya da Kahramanmaraş sokaklarında
gezsin. Taksiciye, dolmuşçuya, esnafa, tarlada çalışan çiftçiye sorsun. Desin
ki, ‘Ben Muhsin Yazıcıoğlu davasına takipsizlik kararı veren savcıyım’ Bakalım
ne cevap alacak.
Bakalım toplum vicdanı ne diyecek.
Buradan bu davaya takipsizlik kararı verenlere, dosyanın üzerine beton dökmeye
çalışanlara en gür sada ile sesleniyorum: “Yiğitler Bir Gün Ölür; Korkaklar Her
Gün Ölür” diyerek sözlerine son verdi.
Haber: Abdurrahim Yıldırım