Tekirdağ’ın Çorlu
İlçesinde yaşayan Ramis Çınar “Yetmişler” adı ile yeni bir
kitaba daha imza attı. Başarılı yazar yeni kitabı ile yine kendinden söz
ettireceğe benziyor. Tarih hepimiz için tutku dolu ve merak uyandıran anılarla
dolu… Bu durumu keşfetmiş yazarlardan biri de Ramis Çınar ‘Aşk, Hayat ve Arayış’
kitabı ile bizi 70’li yılların büyülü günlerine götürüyor.
Kitapta, çok küçük
yaşta hem öksüz hem de yetim kalmış bir gencin iç burkan öyküsü anlatılıyor.
Annesini hiç görmemiş, babası da onu bırakıp gitmiş… Edirne’de dedesinin yanında
büyümüş. 70’li yılların parasız pulsuz yıllarında, büyük bir azim göstermiş ve
Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’ni kazanmış. Bu kadar acının ve yalnızlığın içinde, bazı şeylerin,
istenildiğinde başarılabileceğini kanıtlamış.
Herkesin itip
kaktığı, ‘Ondan hiçbir şey olmaz!’ dediği bir çocuğun akıl almaz azminin kitabı
bu. Birçok kişi kendi hayatından kesitler bulacak içinde. Zira yazar, yapmış
olduğu betimlemelerle okuyucusunu bir yandan tarihin derinliklerine batırıyor,
diğer yandan hüznün ve coşkunun doruklarına çıkarıyor.
Romanın başkahramanı
olan Mustafa, dedesi Niyazi Bey’in yanında büyüyor. Okul zamanında ise teyzesi
Emine ve eniştesi Necat’ın yanında yaşamak zorunda kalıyor, ama bu yıllar onun
için pek de kolay geçmiyor. Çünkü onların yanında kendini ‘misafir’ gibi
hissediyor. Ona böyle hissettiriliyor. Ama onu tek etkileyen şey bu değil.
Mustafa’nın çocukluk arkadaşı Ayhan’ın ölüm haberi de onu derinden sarsıyor. Ev,
okul, sokaklar, arkadaşlar, akrabalar, İstanbul, Edirne’ye özlem… Birçok hayat
içinde yalnızlık, kalabalık içinde ıssızlık ve umut. Ramis Çınar’ın kendi
ifadesiyle ‘anlam arayışı’ içeren ‘Aşk, Hayat ve Arayış’, insanı içine çekmeyi
ustalıkla başaran, sürükleyici ve zaman zaman kendinizi sorgulatan, bazen hüzün,
bazense mutluluk veren, beğenerek okunacak türden bir roman.
İşte kitaptan küçük
bir kesit: “Bu mahallede Osmanlı dönemi ve sonrasında yapılmış evler bir
aradaydı. Uzun yıllar doğanın yıpratıcı etkilerine maruz kalan ahşap evler
çürüyor, çatıları çöküyor, eğriliyor ve dağılıyordu… Çöken, yıkılan veya yanan
bir evin yerine yığma tuğladan derme çatma binalar inşa ediliyordu… Yapılaşma
anlayışının değişmesinde 93 Harbi’nde Rus, Balkan Savaşı’nda Bulgar, 1. Dünya
Savaşı sonrasında Yunan işgaline uğramasının payı büyüktü.”
Haber: Abdurrahim Yıldırım