ADIM ADIM İÇ SAVAŞA GİDİYORUZ

  Taksim Gezi Parkında başlayan ve kısa bir sürede tüm
Türkiye’ye yayılan gösteriler ülkeyi adeta bir iç savaşın içine doğru
götürürken, Halkın      Polise olan kin ve nefretini her geçen gün arttırırken,
Polisin de halkına karşı bu kadar acımasızca, kin ve nefretini kusarcasına
saldırması, ülkeyi yıllarca bölüp parçalama sevdasına düşenlere büyük bir fırsat
vermektedir. Askerin içinde yıllardan beri oluştuğu söylenen ERGENEKON çetesinin
Emniyete sızmadığının bir garantisi var mı sizce. Çoluk çocuk demeden önüne
geleni ezip geçen bir zihniyet ülkeyi adeta yangın yerine çevirmektedir.
Göstericilerin arasına son günlerde sızan porovakatörleri de göz önüne alırsanız
işin boyutlarının nerelere kadar gideceğini gayet net bir şekilde
görebilirsiniz. Polisini halkına parçalatan bir anlayışı da göz ardı etmemek
gerekir. Birileri bunlara bu şekilde talimat vermese, yada orantısız güç
kullanımına engel olmak için girişimde bulunulsa işler bu noktaya kadar
gelmezdi. Pazartesi gecesi Bursa’da On binlerce kişi yürüdü. Polis müdahalesinin
olmayışı olayları engellediği gibi, vatandaşlar da sağ duyulu davranarak bir
yerleri yakıp yıkmadılar. Yine Pazartesi gecesi Ankara’da Cumhurbaşkanlığı
köşküne yaklaşan göstericilere karşı şiddet uygulanmaması yönünde bizzat
Cumhurbaşkanının talimat vermesi ve göstericilerin olay çıkarmadan dağılmış
olması sizce önemli bir mesaj değimlidir.

Yaşadığımız bu olayların temelinde Taksim’de birkaç ağacın kesilmesi değil,
yılların birikimi kin ve nefretin dışa vurulmasıdır. Devlet yıllardan beri kendi
içindeki özellikle kamu görevlilerinin yaptığı büyük hataları cezalandırmak
yerine ört pas etmeyi seçmiştir. Polis’in içine sızmış olan caniler yıllardan
beri hep korunup kollandı. Yolsuzlukların bir çoğu görmezlikten gelindi. Adalet
anlayışı, ve adalete güven nerdeyse ortadan kalkacak duruma geldi. Bu ve buna
benzer yüzlerce sebep sayılabilir. Bundan yaklaşık bir yıl önce “Halk adaleti
devletten görmediğinde kendi adaletini kendisi silaha sarılarak arar” diye
yazdığımda yargılandım. Şimdi geldiğimiz durum dediğimden bir farkı var mı
sizce. Halkına karşı bu kadar kin, nefret duygularıyla acımasızca şiddet
uygulayan Polis’e karşı bu güne kadar Ak Parti  hükümeti sessiz kalmayı tercih
etti. Bu olaylardan kendine pirim elde etme zihniyetine girmeye kalkanlarda şunu
unutmasınlar. “Kılıçla gelen, kılıçla gider”  Polis’in içinde bulunduğu ruh
halini de anlamak gerekir. Nerdeyse 30 saatten fazla görevde kalan Polis o ruh
haliyle saldırganlaşabilir. Fakat bu halkına karşı acımasızca davranmasını
gerektirecek bir sebep olamaz. O insanları sokaklara salıp, halkına karşı terör
estirmeleri için talimat verenler gayet rahat bir şekilde, hiçbir şey
olmamışçasına otururlarken, sokaklarda halk ve Polis birbirini parçalıyor.
Halkın devlete karşı yıllardan beri süre gelen kin, nefret ve tepkisinin dışa
vurulduğu şu ortamda, bizleri bölüp parçalamak için can atanlar ellerini
ovuştururken, bazı tuzu kurularınsa sessiz kalması, yarın sıranın kendilerine
gelmeyeceğinin bir garantisi yok. Gösterilerde Polislerin olmadığı yerlerde
dikkat ederseniz olay çıkmıyor. Çorlu’da Üç gündür devam eden gösterilerde
hiçbir olay çıkmadı. Polis de ortalarda görünmedi. Çorlu Emniyet Müdürü İsmail
Bahri Şardağı gösterileri bizzat yakından takip ediyor. Yanında az sayıdaki
sivil Polisle sağ duyulu davranışları, halkın duyarlılığı, içlerine giren
provakatörlere taviz vermemeleri sonucunda hiçbir tatsızlık yaşanmadı.
Tekirdağ’da da aynı manzarayı yaşadı vatandaşları. Burada başta Vali Ali
Yerlikaya olmak üzere, İl ve İlçe Emniyet Müdürleri, Jandarma komutanları
gösterdikleri sağ duyulu davranışlarla halkın takdirlerini kazanmışlardır.
İnşallah bu böyle gider. Olayların her geçen gün büyümesi ve ülkenin her yerine
sıçraması bizi adete bir iç savaşa doğru götürmektedir. Hükümetinden,
muhalefetine halkın her kemsi sağ duyulu hareketler ve davranışlardan
kaçınmamalıdır. Unutmayın ki bir gemi batarsa kaptanı da Fareler de aynı sularda
boğuluyor. Halkına karşı adaleti tam veremeyen bir devlet anlayışı yıllardan
beri süre geldiğinden halkın içinde oluşan kin ve nefret duyguları her geçen gün
dışa vuruyor. Bu güne kadar hükümet kanadının göstericilere karşı orantısız güç
kullanılmaması yönünde talimat vermemiş olmaları halkı daha da kızdırması
gerilim ortamını tavana çıkarmaktadır. Olaylar her geçen gün büyümeye devam
ederse telafisi mümkün olmayan bir çıkmazın içine hepimizi götürecektir. Hatay,
Antakya’da CHP Gençlik kolları başkanının öldürülmesi ise çok acı ve kötü bir
sonuç olduğu gibi, Ak Partinin İzmir deki İlçe binasının yakılması ise ayrı bir
boyut değil mi sizce. Kan aktığında avuçlarını ovuşturanlara fırsat vermemek
gerekir.  Cumhurbaşkanı tüm siyasi parti başkanlarını bir araya getirip bir
sükunet çağrısı yapması ve bunu uyulması, en önemlisi Polis’in içindeki bazı
gurupların halkına karşı terör uygulamasından vaz geçirilmesi durumunda huzur
ortamı çok daha çabuk sağlanacaktır. Çorlu’da siyasi partiler, sivil toplum
örgütleri Kaymakam öncülüğünde toplanarak halka sağ duyulu olmaları yönünde
çağrıda bulunmaları çok daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Yürüyüşlerde en
çok dikkatimi çeken bir konu da 13-14 yaşlarında çocukların kin ve nefret içinde
ağza alınmayacak kadar ağır küfürler etmeleri sizleri ve devlet yetkililerini
düşündürmelidir. Bu yaşta ki bir çocuğu kendisine düşman eden bir devlet
anlayışında nasıl lider ülke olacağız merak ediyorum. Devletin kendi elleriyle
yetiştirdiği kindar nesille lider ülke olma hayalini kurmak sizce de çok saçma
değil mi.